Bir yıl önce aramızdan ayrılan Pakize Türkoğlu ile 2019 yılında gerçekleştirmiş olduğumuz söyleşiyi sizlerle paylaşmak istiyoruz.
1944’te Aksu Köy Enstitüsünü, 1947’de Hasanoğlan Köy Enstitüsünün yüksek bölümünü bitiren Pakize Türkoğlu, 1962’de Çapa Eğitim Enstitüsü pedagoji bölümünü tamamladı. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesinin eğitim bilimleri bölümünden 1985’te emekli olduktan sonra, özel okullarda eğitim danışmanı ve rehberlik uzmanı olarak çalıştı.
“Hayallerinizi gerçekleştirmek için cesur olun.” diyen Pakize Türkoğlu ile köyü, öğretmenliği ve aslında eğitimi konuştuk.
Sohbetimize başlıyoruz, buyurun.
KODA olarak hayalini kurduğumuz eğitimin içinde öğrencilerin karar alma süreçlerini gözeten ve öğretmenlerin öğrencileri bir birey olarak algıladığı bir hâl var. Siz de köy Enstitüsünde okudunuz ve bu süreçlere sahip bir eğitim gördünüz. Bildiğimiz kadarıyla haftalık eleştiri toplantıları yapılıyordu işleyişle ilgili ve öğrenciler düşüncelerini dile getiriyordu. Bu şekilde okulda var olmanın sizin üzerinize nasıl bir etkisi oldu?
Pakize Türkoğlu: Köy Enstitülerinde bireyin gelişimi ve kendini yönetmesi büyük önem taşır. Öğrenciler kendi işlerini ve okulun işlerini organize ederek, yönetime katılarak öğrenirler. Bu, enstitülerin temel dayanağıdır. Öğrencilerden başkanlar ve nöbetçiler seçilerek, müdür veya öğretmenlerin tek başına yönettiği değil, öğrencilerin de aktif rol aldığı bir iç örgütlenme sağlanır. Köy Enstitüleri, öğrencileri eğitimin asıl unsuru olarak görür ve bu dünya çapında yenilikçi bir eğitim felsefesidir.
Toplantılar haftalık yapılır ve burada hem yönetim hem de eleştiri konuları konuşulur. Öğrenciler, öğretmenleri de eleştirebilir ve bu doğal karşılanır. Küçük çocuklar bile ciddiye alınır ve sorunlarını ifade edebilir. Böyle bir ortamda, öğrenciler ciddiyetle sorumluluk almayı öğrenirler. Biz de böyleydik.
Tonguç ve Enstitüleri kitabınızın girişinde, özel bir lisede rehber öğretmeni olduğunuz dönemde, birkaç öğretmen ve öğrenciyle enstitüleri konuştuğunuzdan bahsediyorsunuz. Oradaki öğrencilerden biri anlattıklarınızdan etkilenip “Babam zengin, beni de oraya aldırabilir misiniz?” gibi bir soru soruyor. Bu, donanımlı bir köy okulunun günümüzdeki özel okullardan bile daha fazla avantaja sahip olabileceğini gösteriyor. Sizce köy okullarının şehirlerdeki okullara göre en önemli avantajları nelerdir?
Pakize Türkoğlu: Köy Enstitüleri ve köy okulları, üretici eğitim uygulayarak kendi eğitim ekonomilerini zenginleştirirler. Öğrenciler, birçok şeyi kendileri üreterek öğrenirler. Örneğin, Aksu Köy Enstitüsü’nde öğrenciler kendi pinpon masalarını yaparken, zengin bir okul olan Koç Lisesinde sadece iki pinpon masası vardı.
Köy okullarında üretim önemli bir yer tutar. Çocuklar kümeslere bakabilir, bahçede sebze ve meyve yetiştirebilirler. Bu yöntemle çocuklar hem üretimi öğrenir hem de okulun gelirini artırırlar, böylece daha donanımlı yetişirler.
Özel okuldaki bir öğrencinin dediği gibi, Köy Enstitüleri aslında daha fazla avantaja sahiptir çünkü öğrenciler üretim yaparak öğrenir ve okulların maliyetleri düşer. Bu nedenle, köy okulları şehir okullarına göre birçok avantaja sahiptir.
Bu söylediklerinizden şunu anlıyorum: Mesela pinpon masası örneğinden yola çıkarsak, böyle bir imkânın olması için aslında alan da lazım.
Pakize Türkoğlu: Tabii ki, alan da lazım, hem de açık hava alanı. Hasanoğlan’da rüzgârsız bir tarafa açık hava pinpon masaları koyulurdu ve geniş spor alanları vardı. Ben beden eğitimi öğretmeni olarak Ümraniye Lisesinde ve özel bir okul olan Oran Lisesinde çalıştım. Köy Enstitülerinde sürekli spor yapar ve geniş malzeme imkânlarına sahip olurduk. Örneğin, Hasanoğlan’da 150 kayak vardı, bu sayede herkes kayak yapabiliyordu. Diğer okullardaki öğrenciler ise bu imkânlara sahip değildi. Bu yüzden, Koç Lisesindeki öğrencinin söylediği doğruydu; Köy Enstitüleri donanım açısından özel okullardan bile üstündü.
Köy Enstitüleri döneminde öğretmenler sadece öğretmenlik yapmıyor, aynı zamanda köyleri canlandırmaktan da sorumlu tutuluyorlardı. Bugün özellikle köy öğretmenliği üzerine yapılan tartışmalardan biri, öğretmenlerin sadece öğretmenlik mi yoksa ek sorumluluklar mı taşıması gerektiğiyle ilgili. Bazıları, her mesleğin belirli bir işi olduğunu ve öğretmenin işinin sadece öğretmenlik olduğunu savunuyor. Ancak diğerleri, öğretmenlerin sadece ders vermekle kalmayıp köy yaşamına katkıda bulunmaları gerektiğini düşünüyor.
Pakize Türkoğlu: Köy Enstitülerindeki öğretmen yetiştirme programı, öğretmenleri sadece ders vermeye değil, köy yaşamına da katkıda bulunmaya hazırlıyordu. Bu program kapsamında, öğretmenler dikiş, nakış gibi becerileri öğreniyor ve köy kadınlarını üretici hale getirmek için çalışıyorlardı. Bu şekilde, öğretmenler köydeki ev ve el sanatlarını güçlendirerek kadınları kooperatiflerle desteklemeye teşvik ediyordu. Bugünün öğretmen eğitiminde ise daha çok akademik bilgiye odaklanılıyor ve pratik becerilerin önemi azalıyor.
‘İyi ki bu mesleği seçmişim’ dediğiniz şeyler neler? ‘İyi ki öğretmenim’ dediğiniz anlar nelerdir?
Pakize Türkoğlu: Yani bence pek öyle şey yapmamak gerekiyor. Önemli olan her mesleğin iyi bir elemanı olabilmek. Yani mesele budur. İyi bir öğretmen, iyi bir doktor, iyi bir işçi hatta iyi bir şoför olmak önemlidir. Her insan kendi mesleğinin iyi bir elemanı olursa zaten dünyada sorun kalmaz. Meslekler arasında ‘şu meslek daha iyidir’ diye tercih yapmak pek sağlıklı değildir. Meslek seçiminde bireylerin yetenekleri ve ruhsal istekleri önemlidir. Ancak meslek seçiminde sadece anne-babaların, ‘benim çocuğum doktor olsun’ gibi beklentileri son derece yanlıştır. Meslek seçiminde önemli olan, seçilen mesleğin iyi bir elemanı olmaktır. Olamıyorsa, kişi fark ettiği zaman mesleğini değiştirebilmelidir.
Köyde çalışmaya başlayacak olan öğretmenlere bir tavsiyeniz olsa ne tavsiyede bulunursunuz?
Pakize Türkoğlu: Ben bir örnekle açıklamak istiyorum. Ben köyde hayaller kurdum ve kendime bir köy seçtim. Bahçe yapıp okul kurmayı düşünüyordum. Ancak köyüme okul yapılacağı haberi geldiğinde, köyümün küçük olduğunu ve okul yapılmayacağını öğrendim. Vali bana, köye gitmemi ve herkesi eğitmeyi söyledi. Bu konuşma, benim için çok etkileyici oldu çünkü vali, hayalimi gerçekleştirmem için beni cesaretlendirdi. Bu durum, devlet memuru olarak gideceğiniz köyde hayallerinizin sadece kendi çabanızla gerçekleşmeyeceğini gösteriyor. Devletin ve yöneticilerin desteği çok önemlidir. Bu nedenle, köye giderken valinizin ve yöneticilerinizin sözlerine kulak verin ve hayallerinizi gerçekleştirmek için cesur olun. Öğretmenlere tavsiyem, devletin öğretmenlere destek olması ve köylere göndermesi gerektiğidir. Öğretmenler, köylere gidip sadece ders vermek yerine köyde kalıcı olarak yaşamalı ve köy hayatına katkı sağlamalıdır. Bu, köylerdeki kültürel etkinliklerin artmasına ve köy yaşamının gelişmesine yardımcı olur.
Murat Reis Mah. Gazi Cad. No: 79
Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul
0216 343 73 43
Gazi Paşa Mah. Zafer Cad. No:30
Başkanlık Konutu, İlk Kapı, Daire:3
Orhaneli, Bursa
Düzenli olarak hazırlayıp paylaştığımız Rüzgar Gülü aylık bültenimize kayıt olarak tüm gelişmeleri yakından takip edebilirsiniz!